top of page

Yazmanın 41 + 1 Hali

 
 
 
 
 

Öğretilemeyen Şeyler; Pelin Özer’in katı, durağan, asık yüzlü, çerçevelenmiş öğretilerden; akademik yaklaşımlardan; bilme ve bilgiyi aktarma hallerinin tahakkümünden, iktidarından uzakta sezgi, duyuş, deneyim ve kişisel birikimden damıttığı içten bir çağrı.

Öğretilemeyen Şeyler’in, başlıklarını zaman içinde çoğaltmadan evvel yola buradan çıkması rastlantı değil. Yapıtın özünde, o temas edilmesi zor çekirdekte kişinin kendisi ve yazısıyla kurduğu o ince ilişkinin niteliği olduğunun altını her seferinde aynı heves ve iştahla çiziyor Pelin Özer. Ve bu sırada her bir nefesini deneyimden süzdüğü için kendini kanlı canlı bir örnek olarak sunmanın konforunu ve tabii böylesi bir zorluğun yarattığı dinçliği, coşkuyu bir arada yaşayıp yaşatıyor.


Yaratıcı alanlara çoktan adım atmış ya da atmaya niyeti olanlar için kullanışlı bir harita burada çizilen. Geçmişte “Kendinin Editörü Olmak” adıyla kurgulanıp hayata geçirilmiş buluşmalarda yazmak özelindeki temel meselelere odaklanmak ana fikir. Düğümleri çözmesi beklenen çıkarımlar sayesinde her özne benzerine başka yerde rastlanması mümkün olmayan kendine özel yöntemlerini keşfediyor.

Çalışmada “41 + 1” soruyla doğurgan bir alan açılıyor. Doğurgan bir alan burası ve bir o kadar verimli, bereketli. Öyle ki sorular gibi yanıtlar da yaratımın her ânında, her mevsiminde değişiyor, kendini hiç durmadan silip çoğaltıyor.

Yazıyı merkeze almakla birlikte tüm yaratım alanlarına, süreçlerine, sanatın her dalına rahatça uyarlanabilecek çalışmanın temel iki iddiası şöyle özetlenebilir: 

  • Kişi sahip olduğu müthiş olanakların ve zaman zaman tek hamleyle aşabileceği sınırların —çoğu zaman sınır sandıklarının— farkına vararak yapıtını yalnız başına —kendinden bir editör de çıkararak— tamamlayabilmesi için gerekenleri öncelikle kendinde bulup geliştirmeli. 

  • Yapıt oluşum aşamasında her an yaratıcısının önüne engeller ve zorluklar çıkaracaktır; kişi bunları aşması için gereken yöntemleri ancak kendisi yaratabilir.
     

“Yazmanın 41 +1 Hali”nde içsel ve dışsal ortamda yaratıcılık yolunda damar tıkayan unsurların ortadan kaldırılması öncelikli niyetler arasında. Bu tarz nazik konulara itinayla yaklaşılırken bütüne yönelik odaklanmanın zarar görmemesi; kişinin her bakımdan yapıtının en iyi editörü olması arzulanıyor.

“Herkes yazar olabilir” demeden “Acaba yazmak gerçekten kader mi yoksa bir oluş mu, hal mi? Kendiliğinden bir akış mı yoksa zorlanarak ulaşılan bir mertebe mi? Yazmadan durabilir miyim? Yazdığıma ne kadar sahibim? Yazımın yönünü kendi kendime tayin edebilir miyim?” gibi sorulara samimiyetle yanıt arayıp soruları çoğaltmaktan kaçınmayanların; yaratımının aynı zamanda işçisi, sırdaşı, suç ortağı vb. olmaya öncelik verenlerin safında yer alıyor.

Pelin Özer “Öğretilemeyen Şeyler” kavramını katılımcılarla birlikte geliştirerek yeni bir tartışma ve yaratım bahçesi kurmayı arzularken bir yandan da her özneyi yazdığı, hayal ettiği ve yazıyla ilişkisi özelinde kendini sorgulamaya, açmaya, keşfetmeye, esnetmeye, dönüştürüp çoğaltmaya, hafifletip seyreltmeye yöneltiyor. 

 
PelinOzer_guzdonemi_duyuru2024-31.jpg

Pelin Özer ile Öğretilemeyen Şeyler Atölyesi 

Yazmanın 41+1 Hali

(41+1 Soru’ya Dokuz Gün (Hafta) Boyunca Referanssız Yanıtlar ve Hep Birlikte Düşünüp Sezgiden — O Sahipsiz Boşluktan— Doğan Bir Kavramı Hayata Geçirme Önerisi)

Birinci Hafta

  1. Yazınsal alanda kendinin editörü olmak ne anlama gelir? Genel editörlük kavramından farklılıkları nelerdir? 

  2. Yazan kişi editörlük vasfına sahip olmalı mıdır?

  3. “Kendinin Editörü Olmak” becerisi, yetenek gibi doğuştan mı gelir yoksa sonradan öğrenilip geliştirilebilir mi?

  4. Doğup olgunlaşmak için bir kütüphaneye ya da gelişmiş bir veritabanına ihtiyaç duyar mı?

  5. Sistemli bir yöntemle çalışmayı şart koşar mı ya da bir kullanım kılavuzu, rehber arar mı kendine? 

 

İkinci Hafta

  1. Yaratıcı, metni ile arasına mesafe koyabilir mi, koymalı mıdır?

  2. Yazdığının öncesini ve sonrasını kapsayan uçsuz bucaksız alanı avucunda tutabilir mi? 

  3. Bu mesafede bilinçle mi yol alır yoksa başlangıçta belirlediği iki ucu birleştirmeye mi uğraşır? 

  4. Yazdığına hâkim midir yoksa yazdığının mahkûmu mu? Bu ilişkinin tonunu kendisi belirleyebilir mi?

  5. Boşlukta nereye, nasıl çadır kurar? Yönünü nasıl tayin eder?

 

Üçüncü Hafta

  1. Kişi okuyup öğrendiklerinden bağımsızlaşarak kendi özüne erişebilecek esneklikte midir yoksa bu bir kendini kandırma
    temrini midir? 

  2. Başka kitaplardan ve bilirkişilerden bağımsız bir içselleştirme, kendinden öğrenme süreci nasıl işler? 

  3. Bunu göze almak gözüpeklik midir? Ucu nereye varır, amaç ne olursa olsun bir yere varmak mıdır? Varılmışsa ya da mutlaka varılacaksa o yer karanlık mıdır yoksa aydınlık mı?  

  4. Bu hangi aşamada tahmin edilir? Tahmin edilebilir mi? Aktarılacak bir bilgi olarak formüle edilebilir mi?

  5. Yaratıcı alanda kişinin somut biçimde kendini değerlendirebilme yetisine sahip olması aynı zamanda yoksul ve (bu sayede) bağımsız sanatın olmazsa olmazlarından mıdır?

 

Dördüncü Hafta

  1. Yazarken bir metnin içine nasıl girilir? Dışına nasıl çıkılır? 

  2. Bu çevikliği düzenli çalışmayla sağlamak mümkün mü?

  3. Bir kavram olarak uzak ve yakın, dikey ve yatay okuma nedir? 

  4. Bunun için üretilmiş gözlükler ya da kişiye özel reçeteler
    bulunur mu?

  5. Sahicilik ve kendi sesini bulup ona sahip çıkmak bağlamında “kendinin editörü” olabilmek neden ve nasıl avantaj sağlar?
     

Beşinci Hafta

  1. Başka kitaplardan ve öğretilerden bağımsız bir içselleştirme, kendinden öğrenme süreci nasıl işler? 

  2. Bunu göze almak gözüpeklik midir? Riskleri hesaplanabilir mi? 

  3. Amaç ne olursa olsun bir yere varmak mıdır? Varılmışsa ya da mutlaka varılacaksa o yerin karanlık mı yoksa aydınlık mı olduğu tahmin edilebilir mi?  

  4. Yaratıcı alanlarda sezgi ve duyarlılık eğitiminden söz edilebilir mi? 

  5. Yaratım, üreten kişi için bir boşaltım mı yoksa tam tersine dolum süreci midir? 

Altıncı Hafta

  1. Metnin varacağı nokta tahmin edilebilir mi? Aktarılacak bir bilgi olarak formüle edilebilir mi?

  2. Yaratıcı alanda kişinin somut biçimde kendini değerlendirebilme yetisine sahip olması aynı zamanda yoksul (kendinden menkul) ve (bu sayede) bağımsız sanatın olmazsa olmazlarından mıdır?

  3. Okuduklarımız ve yazdıklarımız bizi ağırlaştırır mı yoksa hafifletir mi? Bunu denetlemek elimizde midir?

  4. Sorumluluk ve hakkaniyetli paylaşım terazisinde bunlardan
    hangisi ağır basar?

     

Yedinci Hafta

  1. Yaratmak ve yok etmek, kurmak ve yıkmak, kulak vermek ve kulağını tıkamak birbirleriyle iç içe geçmiş eylemler midir?

  2.  Bunlar üzerine düşünmek yaratım aşamasında önem taşır mı?

  3. Okuduklarımızın ve yazdıklarımızın kambura dönüşmesini
    nasıl engelleriz?

  4. Okuyup yazdıklarımızın kambura dönüşmesini engellediğimizde ya da en azından bu uğurda içtenlikle çaba harcadığımızda daha hafif bir dünyanın yaratımına da katkıda bulunmuş olur muyuz?

  5. Hafif dünya ne demektir? Bu çağda referansa başvurmadan hafiflemek mümkün müdür?
     

Sekizinci Hafta

  1. Yaratım etiğinden söz ettiğimizde bunun kökünü nerede aramalı?

  2. Yaratımın doğumundan oluşumuna onu izleyen, besleyip büyüten biri olarak yaratıcı aynı zamanda eserinin sorumlusu mudur? 

  3. Bu sorumluluk (eğer bunu kabul ediyorsak) geleceği (yaratıcının ve dünyanın) tasarlayıp şekillendirebilir mi? 

  4. Kudreti nereye dek uzanabilir?

 

Dokuzuncu Hafta

  1. Yaratımın oluşumu, o süreç de bir yapıt gibi düşünülebilir mi? Bu bağlamda yaratmak kader midir? Kaçış mümkün müdür? Nereye kadar?

  2. Tam tersine, zorla yaratım olur mu? Kişi kader misali bir yapıt inşa edebilir mi kendine?

  3. Onu doğurup büyüten kişi olarak hem yapıtını hem kendisini bu bütünlükten nasıl koparır? 

  4. Sımsıkı düğümlenmiş ipi nasıl çözer? Başta onca uğraşarak attığı düğümü nasıl çözeceğini bilmeyen kişinin yarattığıyla özgürleşmesi mümkün müdür?

 
bottom of page