top of page

Söyleşi, Gözüm Kulağım Sende

 
 
 
 
 

Hayatında, yaratım evreninde söyleşi türüne özel bir yer ve önem vererek onun olanaklarından her an sonsuz destek alan Pelin Özer, “Söyleşi: Gözüm Kulağım Sende”de bu vahayı özetle üç farklı odaktan ele alıp değerlendirmeyi telif ediyor:

  • Hayatın İçindeki Söyleşi Halleri

  • Tezgâhtaki Söyleşi Halleri

  • İçerideki Söyleşi Halleri

Kapsamı gibi kadri de pek bilinmeyen bu çok özel türün yaratıcılığı, iletişimi, yaşam enerjisini daima coşturan, sıkça sanıldığı gibi sadece karşıdakini değil aynı zamanda kendini de tanıyıp anlamaya yönelten, bereketi artıran doğasına dikkat çekiyor. 

Ortaokul ve lise yıllarından itibaren amatör ve profesyonel söyleşiler yapma fırsatı bulan; ilk yapıtı Latife Tekin Kitabı’yla bu türe yenilik getirmeyi hedeflemiş olan P.Ö.; “Söyleşi: Gözüm Kulağım Sende”de bu çok özel türü farklı bağlamlarda ele alırken göz göze bakmanın, birbirini can kulağıyla dinlemenin, sessizliklere alan açıp orada yürüyen dilsiz sohbeti de algılayıp çözümleyebilmenin önemine dikkat çekiyor. 

O halde gelsin sorular: 

“Söyleşi” sadece edebi bir tür müdür yoksa hayatımızın ve iç dünyamızın pek çok alanında da kilitleri açma kudretine sahip bir anahtar mı? 

Yaratımda, iletişimde, psikolojide olduğu kadar aile içi ilişkilerden iş hayatına, komşuluktan gündelik mesajlaşmalara, hayatın pek çok alanında can alıcı önem taşıyan “söyleşi” acaba yeterince ve doğru anlaşılıyor mu? 

Bir “kök yöntem” olarak “söyleşi”ye tüm cepheleriyle ve aradaki mesafeleri, kürsüleri, kütüphaneleri, diplomaları, divanları, koltukları vb. kaldırarak bakma teklifi gelse; siz bunu nasıl değerlendirirdiniz? 

Şüpheyle?.. 

Coşkuyla?.. 

Çekinerek?.. 

Sevinerek?.. 

Görmezden mi gelirdiniz yoksa?.. 

Bakın, söyleşimiz başladı bile. 

Önce söz mü vardı ses mi, sessizlik mi? Verilecek kesin bir yanıt yoktur belki ama insan karşısına kendisini, bir başka insanı, doğanın bir parçasını ya da anlam yüklediği herhangi bir nesneyi aldığı an “söyleşi”nin başladığına hiç şüphe yok. 

Bu “kök yöntem”in yollarından geçerek yeni söyleşi ve ifade imkânları yaratmak; kendimizi ve karşımızdakini daha iyi çözerek anlamları, bereketi hep birlikte çoğaltmak mümkün. 

Gözümüzü kulağımızı karşımızdakinden, hayattan, yaratımdan ve kendimizden esirgemeden söyleşmeye var mısınız?

 
 
 

1. Gün: “Hayatın İçindeki Söyleşi Halleri”

  • Söyleşinin günlük düzlemdeki tanımı nasıl yapılabilir? 

  • Bu etkileşimlerde yaratıcı damarları besleyen bir hal mi var?

  • Söyleşinin doğurgan doğasına açılmak için iç ve dış monoloğu nasıl aşmalı? 

  • Peki dış monolog nedir?

  • Günlük hayatımızda, karşımızdakini tanımaya çalışırken ona “söyleşen” kimliğiyle yaklaşmayı denesek ilişkimizde neler değişir?

  • Profesyonel ya da günlük düzlemde söyleşirken karşılıklı rıza, kabul nasıl oluşur? Bunu nasıl anlarız? Mümkün mü?

  • Söyleşi eylemi tam anlamıyla gerçekleştiğinde (İki kişi arasında, kalabalık bir kitleyle ya da sanal ortamda) ütopik değil de gerçek bir eşitlik mi kurulmuş olur? 

  • Aktif bir karşılıklı öğrenme, deneyim aktarma, etkileyip etkilenme kanalı nasıl açılır?

  • Sessizlik ve derin dinleme söyleşiye içkin midir?

2. Gün: “Tezgâhtaki Söyleşi Halleri”

  • Bir yazınsal ya da farklı alanlarda sanatsal tür olarak söyleşide kendini geliştirmek isteyen kişi nasıl bir çaba içine girmeli? 

  • Söyleşide özel alan nasıl yaratılır? Varlığı nasıl duyumsanır? 

  • Ön hazırlığın söyleşi esnasında yaratılacak aura’ya katkıları olabilir mi? Nasıl?

  • İdeal söyleşi tarif edilebilir mi? Olmazsa olmazları sıralanabilir mi?

  • Söyleşi konuşmada mı biter yoksa bu işin sadece ikinci adımı mıdır? Boşluğa bırakılan sözün kâğıda yansıması sırasında nasıl bir çalışma bekler söyleşiyi gerçekleştiren kişiyi?

  • Teknik olarak en ideal yöntemi tarif etmek mümkün müdür?

  • Okuyan kişi söyleşiye nasıl dahil olur ve nasıl üçüncü kişi haline gelir? 

  • Okuduğumuz —ya da izlediğimiz, dinlediğimiz vb.— bir söyleşinin iyi bir çalışma olup olmadığını nasıl anlarız?

  • Söyleşinin başka türlere katkısı nedir? Aralarındaki iletişimi nasıl görüp saptarız?

3. Gün: “İçerideki Söyleşi Halleri”

  • Söyleşiye önce kendimizle başlamak istesek… Nasıl olacak? Kendimize acaba söyleşecek kadar yakın mıyız?

  • Kişinin kendisiyle zihinsel düzlemde açıklıkla ve dürüstçe bir söyleşi yürütmesi mümkün mü? 

  • Kendimize yaklaşırken söyleşiden beslenen bir yöntem geliştirebilir miyiz? Nasıl?

  • Bir edebi tür olarak profesyonel ya da amatör, günlük tutma alışkanlığının terapötik yöntemlerle ve söyleşiyle kan bağından söz edilebilir mi? 

  • Yaratım söz konusu olduğunda kişinin kendisine dışarıdan bakabilme becerisi geliştirmesi aynı zamanda bir söyleşi kanalının açılmış olduğu anlamına mı gelir?

 
 
 
bottom of page